
Susmayan Zihnin
- Susmayan Zihnin
- Neden Mi?
- Sonra Ne Mi Olur?
- Zihinsel Meşguliyet, Duygusal Bir Savunmadır
- Ve Yeni Bir Başlık Daha…
- Zihnin Taştığı Yerde İlişkiler ve Ebeveynlik
- Anne-Baba Olmak, Kendinle Tanışmaktır
- Çocuk Sakin Değilse, Bakın Kim Sakin Değildir?
- Önce Kendi Sesine Kulak Ver
Gelin birlikte kendimize doğru bir yolculuğa çıkalım. Serüvenimizin adı “Susmayan Zihnin” olsun.
Neden Mi?
Çünkü dilimizi sessize alıp kalbimizden geçenleri dışa vurmamak çoğumuz için kolaydır, lakin asıl mesele düşünsel dünyamızı sessize alıp oranın sükutunu sağlamaktadır. Ne yazık ki çoğu, zaman bu hususta başarılı olamayız. Zira sorgusu bitmez içimizdeki uğultunun.
- Bugün ne yapmam gerekiyor?
- Dün neden öyle söyledim?
- Ya yine kendime geç kalırsam?
- Neden olmuyor?
Bir sınırı olmadığı gibi bir sonu da yoktur bu döngünün. Kimi zaman geçmişte kalmış bir anı, kimi zaman da henüz yaşanmamış bir ihtimal haykırır dünyamıza ve neticesinde güne daha başlamadan tüketen bir yorgunluk yerleşir omuzlarımıza.
Oradan da bir bir bir dökülür çevremizdekilerin omuzlarına.
Dolayısıyla önce biz kendi içimizde kayboluruz, ardından çocuklarımız yönsüz kalır zamanda.
Sonra Ne Mi Olur?
Fiziksel olarak sahiden her yere ve her şeye yetişirken, ruhsal olarak eksik kalırız ve bununla da sınırlı kalmaz eksik bırakırız.
Gün boyu bastırdığımız duygular, içimizde konuşmaya başlar.
Kırgınlıklar dile konu olmasa da zihinde susmaz ve beraberinde gelir suçluluklar, kaygılar…
Belki bir çocukluk anısı, belki hiç anlaşılmamış bir yalnızlık.
İşte insanın durmayan zihni, uzun geceleri böyle ortaya çıkar.
Düşünceler, gün içerisinde kaçtığımız duygularla yüzleşmemek adına devreye girer ve bizi savunmasız kılar. Bizde farkında olmadan benimseriz. Çünkü düşünmek, hissettiklerimizi eyleme dökmekten daha kolay gelir.
Ve tam olarak bu noktada bizi başka bir başlık kucaklar.
Zihinsel Meşguliyet, Duygusal Bir Savunmadır
Zihnimizin sürekli meşgul olması aslında duygusal bir alarm sistemidir. Yüzleşmek istemediğimiz durumlardan uzak kalmanın en korunaklı yoludur. Öyle ki düşünsel yaklaşım ile her şeyi kontrol edebileceğimizi sanırız. Oysa ne kadar derin düşünürsek, içten içe o kadar çok kaygılanırız. Zihinsel kalabalık, kalbin yalnızlığını, ruhsal karmaşasını gizleyemez.
Bu sebeple her ne kadar gülersek gülelim, günlük rutinden kopmayıp olması gerekenleri yerine getirelim içimizdeki eksiklik bir şekilde belirir ömrümüzde.
O kursağımızda beliren boşluk, görmezden geldiğimiz kendi ihtiyaçlarımızın sesidir.
Ve Yeni Bir Başlık Daha…
*Kendimize Yaklaştıkça Sessizlik Başlar*
Zihin netlik ister. Bu netliği sağlamak ise onu baskılamakla değil, haykırışlarına kulak vermekle mümkün olur.
Kendimizi duymazdan gelirsek, ulaşılamaz bir hal alırız.
Bu sebeple yapılması gereken, zihinde dönüp duranlardan şikayet edip kaçmak yerine hallolmamış sorunların yansıması olan düşünsel karmaşaları çözümlemek adına eyleme geçmektir.
Zihinde dönüp duranlar bizlere sorunlara yönelik bilgi verir, tüm bu sorunları kabul edip giderme noktasında efor sarfetmek de bizim sağlıklı bir düşünce için harekete geçmemiz demektir.
O halde gelin bir örnek olarak zihnin hangi konularda bizi zorladığına dair bir başlık daha açalım.
Zihnin Taştığı Yerde İlişkiler ve Ebeveynlik
Zihnimiz bu kadar meşgulken dış dünyada sağlıklı ilişkiler kurmak da zorlaşır.
Çünkü zihinsel kalabalık, empatiyi gölgeler. Anda kalamaz, karşımızdakini tam olarak duyamayız, detaylara takılır, sevgimizi ifade edemeyebiliriz. Zihnimizin içinde bir savaş varken, dışarıda huzur inşa etmek zorlaşabilir. Ve bu en çok, ilişkilerimizde, özellikle de ebeveynlikte görünür hale gelir.
Buradan itibaren zihinsel yükün yalnızca bireysel bir sorun olmadığını, aile sistemine nasıl yayıldığını konuşmak gerekir. Çünkü anne-baba olduğumuzda yalnızca çocuk yetiştirmeyiz; aynı zamanda kendi iç dünyamızla da yüzleşiriz. Ve bu yüzleşmenin şiddeti, çocukların davranışlarında kendini gösterebilir.
Anne-Baba Olmak, Kendinle Tanışmaktır
Ebeveynlik, sadece çocuğa rehberlik etmek değil; aynı zamanda kendi içsel yanlarımızla yüzleşmektir. Çocuk büyütmek, bizim büyümemiş yanlarımızı da ortaya çıkarır. Sabırsızlıklarımız, beklentilerimiz, korkularımız… Hepsi bir çocuğun davranışıyla tetiklenebilir. Bu yüzden Anne-baba olmak bir yerde kendinle tanışmaktır.
Çocuk Sakin Değilse, Bakın Kim Sakin Değildir?
Çocuklarımızda kaygı, öfke veya davranış problemleri gördüğümüzde ya o duyguyu alır ya da direkt düzeltmeye çalışırız.
Peki evde sakin olmayan sizce çocuk mu?
Kim gergin, yorgun, bastırılmış duygularla dolu?
Çocuklar duyguyla beslenir ve en ufak duyguyu alır. Yaşadığı çevrenin duygusunu da aynalar. Onun huzursuzluğu yaşadığı yükün ona ait olmadığını gösteriyor olabilir mi?
Elbette problemler çözümsüz değildir.
Çocuğu susturmak veya değiştirmek yerine ses vergimizde ailenin sesi duyulmaya başlar. Zihin, meşguliyetini fark edecektir. İçsel sessizliğini yeniden inşa edecektir…
Aynanın çok net olması sağlıklı ebeveyn- çocuk ilişkisi için en büyük zemindir…
Önce Kendi Sesine Kulak Ver
Zihinsel meşguliyet yalnızca bireysel bir sorun değildir. Duygulara temas edebilmek, anda kalmak ve sakinlikten beslenmek sadece bizim iyiliğimiz için değil, çocuklarımızın psikolojik gelişimini de doğrudan etkiler.
Unutmayalım ki: Çocuklar, bizim iç dünyamızın dışa vurumudur. Bir yansımalarımızdır. Onları anlamanın en kısa yolu, önce kendimizi duymaktan geçer. O yüzden önce kendi sesinize lütfen kulak verin.
Psk. Zeynep SAKOĞLU